Lipödem ekstremitelerde yağ dokusunun orantısız ve simetrik birikimi demektir. Bu yağ birikimine ödem de eşlik eder. Ödem olmasının nedeni fazlaca olan yağ dokusunun lenf kanallarını sıkıştırmasıdır. Dolayısıyla sağlıklı bir lenf drenajı bu hastalarda mümkün değildir. Lipödemli hastalarda yağlanmanın olduğu yerlerde ağrı çok sık meydana gelir ve en küçük bir darbede çok kolay morarma meydana gelebilmektedir.
Lipödem kadınlık hormonu olan östrojenle ilişkili genetik bir hastalıktır. Bu nedenle erkeklerde neredeyse hiç görülmez. Lipödem genelde dört evrede seyreder. İlk aşamada bacaklarda düzenli ve pütürsüz kalınlaşma vardır. İkinci aşamada kalınlaşma ufak tefek kabarıklıklarla beraberdir. Üçüncü aşama deride katmanlar ve lop lop kabarıklıklar oluşmaya başlar. Dördüncü ve son aşama ise artık sıvı birikiminin de eklendiği lenfödemle beraber giden lipo-lenfödem aşamasıdır.
Lipödem, yağ yerleşiminin yerine göre 5 tip olarak sınıflandırılmıştır. Tip 1 üst bacağın bir kısmının ve kalçanın yağ tutulumunun olduğu ancak alt bacağın ve kolların normal olduğu tiptir, tip 2 üst bacağın tamamının, alt bacağın bir kısmının ve kalçanın yağ tutulumunun olduğu tiptir, tip 3 kalçanın ve tüm bacağın yağ tutulumunun olduğu tiptir, tip 4 alt vücut olarak tamamen tip 3 ile aynıdır buna ek olarak kollarda da yağ tutulumu vardır, tip 5 ise kalça hariç alt vücudunun tamamının yağ tutulumunun olduğu tiptir.
Aşırı yağlanmadan dolayı dokuda hipoksi ile beraber enflamasyon görülebilmektedir. Yağlanmanın olduğu bölgelerde periferik sinirlerde sıkışma olur. Ödem de bu tabloya eşlik edince ağrı kaçınılmaz olur.
Östrojenin insülin sekresyonunda ve kullanımında bazı değişikliklere neden olduğu tahmin edilmekte. Bunların birincisi östrojenin, yağlanmanın olduğu bölgelerdeki hücrelerin insüline daha duyarlı hale gelmesini sağlaması ve hücrelere daha fazla şeker girişini sağlaması. Östrojenin ikinci etkisi ise yağ asidi oksidasyonunu engelleyerek yakıt depolanmasını desteklemesidir. Yani sonuç olarak lipödemde bacaklardaki hücreler insüline çok duyarlı hale gelmiştir. Dolaşımdaki glikoz ve serbest yağ asitleri buradaki hücrelerde depolanmaya daha yatkındır ve insülin etkisiyle de bunların yakımı pek mümkün olmamaktadır.
Diyete ve egzersize olumsuz yanıtlı bir hastalık olarak bilinse de lipödem diyetle oldukça gerileyebilecek bir hastalıktır. Sadece daha sabırlı olmayı gerektirir. Beslenmede önemli olan husus antienflamatuvar beslenmek, ödem yapıcı besinlerden kaçınmak, östrojeni arttıracak besinleri tüketmemek ve kan insülin düzeylerini düşürmektir. Antienflamatuvar besinlerden zengin olması, ödem atan bir beslenme şekli olması ve kan insülinini düşürmesi açısından ketojenik diyet lipödemli hastalar için çok uygun bir diyettir. Ketojenik diyete ek olarak östrojen düzeylerini arttırmayacak besinlerin tüketimine dikkat edildiği takdirde lipödemli hastalar oldukça rahatlayacaktır.
Östrojen içeren besinlere gelirsek. Bitkilerdeki östrojenlere fitoöstrojenler denir. Fitoöstrojenler 4 gruba ayrılır. Bunlar: izoflavonlar, kumestanlar, flavanoidler ve lignanlardır. Hepsi birer fitoöstrojen olmasına rağmen vücutta farklı etkiler gösterebilirler. Yani kimisi östrojeni arttırırken kimisi tam tersine azaltabilir.
Fitoöstrojen besinlerin etkileri tam olarak test edilmemiştir bu yüzden lipödemli kişiler deneme yanılma ile kendilerini rahatsız eden besinleri bulmalıdır. Genel olarak neredeyse tüm lipödemli hastaları rahatsız eden, ödem yapan fitoöstrojenler şunlardır: soya, kurubaklagiller, meyankökü, şerbetçiotu, keten tohumu, adaçayı, ısırgan otu, civanperçemi, maydanoz, sarımsak, hurma, ıhlamur. Aslında pek çok bitki fitoöstrojen içerir ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi her fitoöstrojen östrojeni arttıracak ve kişiyi rahatsız edecek diye bir kural yok. Bu tamamen fitoöstrojenin östrojen reseptörlerine bağlanıp bağlanmamasına ya da bağlandığında nasıl etkilere yol açabileceğine göre değişebilecek bir durumdur. Örneğin brokoli de fitoöstrojen içeren bir besindir ancak genel olarak lipödemli kişileri rahatsız etmez.
Besinler konusunda diğer dikkat edilmesi gereken nokta hormon içerip içermemesidir. Günümüzde maalesef pek çok hayvanda hormon kullanılıyor. Bu yüzden hayvansal ürünlerin olabildiğince doğal olanının tercih edilmesi önemli. Özellikle tüketiminin durdurulması gereken besin kırmızı ettir denilebilir bu konuda. En iyi ihtimalle dana ya da kuzu eti alınması ve tanıdık kasaptan alışveriş yapılması iyi olur.
İnsülin düzeylerinin azalması ve ödem atılması hususunda önceden de dediğimiz gibi ketojenik diyet ilkelerinin izlenmesi harika olur. Bu noktada tahıl, kurubaklagil, meyve, alkol ve her çeşitte şekerden uzak durmak gerekir. Ketojenik diyet yapılmıyorsa bile tahılsız ve kurubaklagilsiz bir düşük karbonhidratlı beslenme benimsenmeli, fitoöstrojenlerden östrojen yükseltme kapasitesi yüksek olan besinlerden kaçınılmalı, makul miktarlarda meyve yenmeli, hormon içeren besinlerden kaçınılması ve glutensiz bir beslenme tarzı uygulanması gerekir. Gluten vücutta hem enflamasyonu ciddi şekilde tetikleyen bir maddedir hem de çokça ödem tutmaya neden olur. Hastalıktan çok ciddi rahatsızlık duyuluyorsa ilk etapta eliminasyon diyeti de uygulanabilir.
Antienflamatuvar beslenme uygulanmalı. Öncelikle enflamatuvar besinler diyetten çıkarılmalı. Şeker, işlenmiş gıdalar, hormonlu gıdalar, gluten ve eğer hassasiyet varsa süt ürünleri diyetten elimine edilmeli. Ardından enflamasyonu durduracak antienflamatuvar besinler diyete eklenmeli. Bunların başında zerdeçal geliyor. Ardından ceviz, enginar, kırmızı pancar, nar, kivi, avokado, yeşil yapraklı sebzeler, balıklar, ıspanak geliyor. C vitamini takviyesinin alınması da ekstra fayda sağlar.
Lipödemli hastalarda genelde kan D ve B12 vitamini seviyeleri düşük bulunur bu yüzden mutlaka takviye alınması gerekir.
Lipödem aslında bir bağ doku bozukluğudur. Fibrosiz denen hücreler arası bağ doku birikimi durumu lipödem ile karakterizedir. Bu neden faydalı takviyeler arasında kolajen gelir. Özellikle tip 1 ve tip 3 kolajen lipödem beslenmesinde oldukça önemli bir yere sahip.
Diyete ek olarak egzersiz yapılabilir. Ayrıca lenf kanallarının daha iyi boşaltılması amacıyla lenf drenaj masajları, bacaklara vibrasyon cihazları uygulamaları ve kuru fırçalama yapılabilir.